Bir imtihan içimizde. Uykuyu temel ihtiyaçtan sayamayacak kadar haince bir
nefes alış bizimkisi bugünlerde…

Ağlamanın ve serzenişlerin yetmediği/yetemeyeceği andayız.

Büyük bir ağıt var yer altında sessiz olun kulak verin sadece!

Enkaz altından bir ses daha duymalıyız ve her mucize için defalarca
defalarca TEKBİR ‘’ALLAH’U EKBER, ’ALLAH’U EKBER, ’ALLAH’U EKBER,’’..

Lütfen biriniz söylesenize bana, bunun bir imtihandan ne farkı var?

İçimizde bir deprem tam kalbimizin ortasında ve her saniye artçıları devam
ediyor. İnanın enkaz altında yatan umudumuzu yitirdiğimiz her hayat için
sancılanarak katlanıyor.

Evet artık eminim bu Bir iç İMTİHAN içimizde.

Yediğimiz lokmalar boğazımızda düğümleniyor, giydiğimiz mont sırtımıza yük
oluyor, yaşam alanlarımız evlerimiz üzerimize üzerimize geliyor aslında şu
günlerde en büyük kıyamet kendi içimizde kopuyor!

Dahası da var bitmedi.. Yaptıklarımız yetmiyor, yapamadıklarımız dert oluyor,
elimizden gelen tüm emeklerimiz bir nefes belirtisi için dualarla bekliyor.
O sırada insalıktan nasibini fazlasıyla almış Sanatçı bir gönüllü çıkıyor örnek
olacak şekilde yardıma koşuyor, adını sanını bilmediğimiz/bildiğimiz bir çok
şirket, kurum, kuruluş tek yürek olup ekmekler, çorbalar yapıyor temel
ihtiyaçlar giderilsin diye binlerce araca koliler yükleniyor, halk seferber
oluyor yetti mi yetmiyor kalben ulaşmak istediğimiz noktadan çokkkk uzağız can
pazarı her yer ve canımızdan her dakika bir can daha gidiyor!

Kim bilebilirdi ki böyle bir kabusa uyanacağımızı ve o kabusta yaşamaya
devam edeceğimizi!
Peki ne geçiyor şimdilerde iç sesimizden?
Hani 5 yaşında bir çocuk enkazda uykusundan uyandırılıyor. Sanki evlerine
birileri girmişte korkmuşcasına tepki veriyor. İşte o kadar yenik, korkak ve
içler acısı bir imtihanda iç sesimiz.
Unutmayalım ki bu sadece bir doğal afet değil bu kendiliğinden bir coğrafi
kaderde değil bu neyin bedeli biliyor musunuz?
-Yapılan ucuz maliyetli evlerin, yolların, taşın, toprağın
-günü kurtaran geleceği hesaba katmamış kulların,
-altın varaklı koltukların,
-korkusuz vicdanların,
-İçine 3 harfliler sinmiş dünyayı buradan ibaret sanan ALLAHU TEALA’dan
korkusuzların,

Tam olarak bunların faturasıdır ağır bedellerle mazlumlara ödetilen!
Bu depremlerin şiddeti 7.6 ve 7.7 falan değil daha ağır bir süreçteyiz,
Rahat değiliz her yerde şiddetli bir acıya dönüşerek devam ediyor bedeli.
İnsanlığımızı büyük bir sınavdan geçiriyoruz adeta.
Emin olun ki ‘’Empati’’ kurmayı da bu kadar ağır bedellerle öğretmemişti hayat
bugüne kadar hiç birimize..
Çok Düşündün dimi, Sen de olabilirsin o enkaz altında bende olabilirim enkazın
başında sevdiklerinin sesini duymak için bekleyen çaresiz yüzler arasında..
Bugün olmadık yarın oladabiliriz ihtimaller yer altında değil kapımızda.
Hepimiz tek yürek olduk şimdi..
Ne geliyorsa elden fazlasını yapmak için can atıyoruz ama elimiz kolumuz
bağlanıyor bir noktada.
İbn-i Haldun’a atfedilen ‘’Coğrafya kaderdir’’ cümlesini anımsıyorum şimdi..
Ama bakın Biz Kaderi yanlış anladık!
“her şey olacağına varır” dedik. Kur’an “İnsana sadece çalışmasının karşılığı
vardır”(Necm-39) dedi. Biz “nasipse, kısmetse olur” dedik. Kur’an “Biz her
insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” (İsra-13) dedi. Sonra da, kendi
insanlığımızın yaptığı kağıttan binalara kader deyip ağladık ”…
İşte şimdi geldiğimiz nokta bu.
Günler,aylar,yıllar geçse de sone ermeyecek bir iç İMTİHAN içimizde,
Diyecek bir şey kalmadı doğru kelimeleri seçememiş bile olabilirim.
HAYAT ÇOK KISA . MUTLAK KADER KADAR MUĞLAK KADER DE VAR YANI BAŞIMIZDA.
GÖRDÜK İŞTE..EV,EŞYA,MAL,MÜLK HEPSİ BİR YANA.

ŞU FANİ DÜNYADA ARTIK SADECE SARILIN SEVDİKLERİNİZE!